Mavi-Yeşil Forum
Mavi Yeşil Forum'a hoşgeldiniz.Forumdan daha kaliteli hizmet alabilmek için lütfen kayıt olunuz.Eğer üye iseniz lütfen foruma giriş yapınız.



Foruma Giriş


Kayıt Ol





Join the forum, it's quick and easy

Mavi-Yeşil Forum
Mavi Yeşil Forum'a hoşgeldiniz.Forumdan daha kaliteli hizmet alabilmek için lütfen kayıt olunuz.Eğer üye iseniz lütfen foruma giriş yapınız.



Foruma Giriş


Kayıt Ol



Mavi-Yeşil Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yeşilçam'ın Unutulmayanları

Aşağa gitmek

Yeşilçam'ın Unutulmayanları Empty Yeşilçam'ın Unutulmayanları

Mesaj tarafından Hasat Ptsi 30 Eyl. 2013, 12:59

Münir Özkul (d. 15 Ağustos 1925 -İstanbul), Türk tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu.

İstanbul Erkek Lisesi mezunudur. Sanat hayatına Bakırköy Halkevi'nde tiyatro ile başladı. İstanbul ve Ankara'da Devlet tiyatroları ve İstanbul Şehir Tiyatroları'nın oyunlarında rol aldı. Tiyatro Ses, Küçük Sahne gibi özel tiyatrolarda Sadri Alışık, Cahit Irgat, Nevin Akkaya ve Şükran Güngör gibi oyuncularla görev aldı. Rol aldığı Fareler ve İnsanlar adlı oyunun yönetmeni Muhsin Ertuğrul ile tanıştı.

Ancak 1950'lerden itibaren rol almaya başladığı sinema filmleri ile asıl ününü kazandı. Özellikle 1970'lerin kalabalık kadrolu ve genellikle Ertem Eğilmez'in yönettiği filmlerde önemli roller aldı. En bilinen rollerinden biri onunla özdeşleşen Hababam Sınıfı serisindeki tatlı-sert okul müdürü Kel Mahmut tiplemesi oldu. 400'e yakın filmde rol aldı. Adile Naşit'le beraber oynadığı filmlerle Türk sinemasının unutulmaz ikililerinden oldu.

İlk dönem filmlerinden önemli olarak Edi ile Büdü, Halıcı Kız, Kalbimin Şarkısı, Miras Uğruna, Balıkçı Güzeli; daha sonraki dönemde çekilen kalabalık kadrolu aile filmleri arasında Neşeli Günler, Gülen Gözler, Gırgıriye, Görgüsüzler, Mavi Boncuk, Bizim Aile, Aile Şerefi sayılabilir. Münir Özkul, 1980 sonrası ise dönemin akımı olan video için çekilen pek çok filmde rol almıştır.

Televizyon dizilerinin yaygınlaştığı dönemde dizi oyunculuğundan uzak dursa da Uzaylı Zekiye, Ana Kuzusu ve Şaban ile Şirin gibi dizilerde rol aldı. Özkul'a 1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Devlet Sanatçısı unvanı verildi. 1998 yılında Hamdi Alkan'ın canlandırdığı "Yarmagül" karakterinin dedesini oynadığı Reyting Hamdi televizyon programında kamera karşısına çıktı.

Hayatının önemli bir kısmını alkolle savaşarak geçirdi. 1990'lı yılların ortasında alkolü tamamen bıraktı.

Özkul dört kez evlendi ve üç çocuğu oldu. İlk eşi Şadan, ikinci eşi Suna Selen, üçüncü eşi "Tophaneli Örümcek" lakaplı Yaşar ve son 27 yıldır evli olduğu eşi Umman Özkul'dur. Oyuncu ve sunucu Güner Özkul'un babasıdır. Güner Özkul'a göre babası "evlilikten korkmazdı ama boşanamamaktan korkardı".

Demans hastalığı ile yaşayan Özkul, 2003 yılından bu yana evinden dışarıya çıkmak ve kimseyle görüşmek istemiyor. Hastalığı yüzünden geçmişe dair birçok şeyi hatırlamıyor ve ölen arkadaşlarının yaşadıklarını sanıyor. Özkul, kendisine ait mütevazı bir evde rahat bir yaşam sürdürüyor.


İlyas Salman

14 Ocak 1949 yılında Malatya ilinin Arguvan ilçesinde doğdu. Arguvan ilçesi Asar köyü nüfusuna kayıtlıdır. Uzun yıllardır oynadığı Kürt tip rolleri yüzünden Kürt olarak kabul edildi ve bunu açıkça yazanlar da olmuştur.[1][2] Ancak 2007 yılında kendi yazısında ve kitabında Türkmen Alevisi olduğunu belirtti.

Malatya Turan Emeksiz Lisesi'nden mezun oldu. Konservatuar'da eğitim görürken son sınıfta okulu bıraktı. Oyunculuğa İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu'nda başladı. Uzun yıllar sinema oyunculuğunda, köylü tiplemeleri ile tanındı. Sinema oyunculuğunun yanı sıra yönetmenliğini yaptığı iki sinema filmi bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli tarzda şiirleri ve türkü albümleri bulunmaktadır. Ankara Birlik Tiyatrosu'nda 1997'den 2000 yılına kadar sahneye çıkmıştır. Son olarak Hasretim Sansürlüdür isimli bir şiir kitabı ve Türksolu dergisindeki makalelerinden oluşan Kırmızı Beyaz isimli bir kitabı çıkmıştır.

Kendisi sol görüşlüdür. Türkiye Komünist Partisi'nin Kartal'da yaptığı 1 Mayıs mitingine katılmıştır.Gülser Salman ile evlidir ve Devrim adında bir kızı, Temmuz Ali adında bir oğlu vardır.


Adile Naşit

Asıl adı Adile İnce'dir. Bunun yanı sıra Adoş, Adile Ana, Masalcı Teyze diye de bilinirdi. Tiyatrocu bir aileden gelen Adile Naşit'in babası ünlü komedyen Komik-i Şehir Naşit, annesi de Ermeni kökenli tiyatro oyuncusu Amelya Hanım'dır. Ağabeyi Selim Naşit ve 1950'de evlendiği eşi Ziya Keskiner de tiyatro sanatçısıdır. Adile Naşit eşi Ziya Keskiner'in Temmuz 1982'deki ölümünden sonra 16 Eylül 1983 tarihinde Cemal İnce ile gizlice evlendi. Sinema dünyasında, Rıfat Ilgaz'ın ünlü eseri Hababam Sınıfı'ndan uyarlanan filmlerdeki müstahdem Hafize Ana rolü ile olduğu kadar, Münir Özkul ile karşılıklı oynadığı filmlerdeki "Anne" rolleriyle de ünlenen Adile Naşit 11 Aralık 1987'de doğduğu şehir olan İstanbul'da 57 yaşındayken bağırsak kanseri sonucu hayatını kaybetmiştir. 13 Aralık 1987 tarihinde Şişli Camisinde tören düzenlendi. Öğle namazının ardından Karacaahmet Mezarlığına defnedilmiştir.İstanbul Karacaahmet mezarlığında ilk eşi Ziya Keskiner ve oğlu Ahmet Keskiner (1951-1966) ile birlikte yatmaktadır.

Oyunlarında ve sinema filmlerindeki anne tiplemesi , kendine has üslûbu ve kahkahası onu Türk Sinemasının unutulmaz isimleri arasına yerleştirmiştir.

Canlandırdığı anne karakterleri nedeniyle 1985 yılında Yılın Annesi seçilmiştir.

Babası öldükten sonra okulunu bırakan Adile Naşit 14 yaşında İstanbul Şehir Tiyatroları, Çocuk Tiyatrosu'na girdi. Halide Pişkin'in grubunda "Herşeyden Biraz" oyunu ile İstanbul turnesine çıkan Adile Naşit sonradan Muammer Karaca'nın tiyatrosuna girdi. 1948-1951 arasında komedyen Aziz Basmacı ve Vahi Öz ile birlikte kurdukları toplulukta çalıştı. Sonradan 1954'te döndüğü Muammer Karaca tiyatrosunda 1960'a kadar çalıştı. 1961'de eşi Ziya Keskiner ve ağabeyi Selim Naşit Özcan ile birlikte kurdukları Naşit Tiyatrosu dağıldıktan sonra, 1963'te girdiği "Gazanfer Özcan - Gönül Ülkü" tiyatrosunda, 1975'e kadar aralıksız olarak çalıştı.

Sinemaya girişi de 1947 yılında Seyfi Havaeri'nin yönettiği Yara filmiyle olmuştur ama ancak 1970'lerde filmlerde oynamaya başlamıştır. 1976'da İşte Hayat adlı filmdeki rolüyle Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı. Hababam Sınıfı film serisindeki rolüyle büyük beğeni kazandı.[kaynak belirtilmeli] 1978'de Uluslararası Sanat Gösterileri'nin tiyatro ve müzikallerinde rol almaya başladı. Daha çok Ertem Eğilmez ve Kartal Tibet'in çektiği güldürü filmlerinde oynamıştır.

Masalcı Teyze TRT'de 1980 yılında T.R.T Ankara Televizyonu prodüktörlerinden İlhan Şengün'ün (1946-2003) yapımcısı olduğu; Uykudan Önce isimli çocuk programıyla anılmaya başladığı isimdir. Masal ve öykü anlattığı bu program çocuklar tarafından büyük ilgi görmüştür

Halit Akçatepe

Halit Akçatepe, 1 Ocak 1938'de ÜNYE'de doğan Akçatepe, Refik Halit Karay Mektebi'nden sonra Konservatuvar eğitimi almaya başladı. İlk filmini 1943'te 5 yaşıdayken çekti. Daha sonra İlkokul sıralarında ders görmeye başladı. Saint Benoit Fransız Lisesi'nden mezun oldu. 1956'da Rasattepe'de 1,5 yıl askerlik görevini yaptı. 1975'de Ah Nerede Vah Nerede filmiyle şöhreti yakaladı. 1963'te Yasak, Gündoğarken, Semaya baktım Seni Gördüm filmlerini çekti. 1975'te Hababam Sınıfı adlı filmiyle Türk sinemasına adını yazdırmıştır.


Hulusi Kentmen (d. 20 Ocak 1912, Tırnova, Bulgaristan – ö. 20 Aralık 1993 İstanbul, Türkiye), Türk sinema oyuncusudur.

Deniz Kuvvetlerinde Astsubay olarak orduda görev aldı. Emekli olduktan sonra sinema oyunculuğuna başladı. İlk oynadığı film 1940 yılında "Sürtük" oldu. Tatlı-sert ve babacan tarzı ile çoğu filmlerinde baba, komiser, bahçıvan, hakim vb. roller üstlendi, birçoğunda kendi adıyla oynadı. Kentmen, 1942-1988 yılları arasında 500'e yakın filmde rol aldı. Türk sinemasında bir klasik olan oyuncu 81 yaşında 20 Aralık 1993'te Böbrek yetmezliği sonucu yaşamını yitirdi. Karacaahmet mezarlığında gömülüdür.

Ayşen Gruda

Ayşen Gruda, 30 Kasım 1945'te istanbul'da doğdu. Komedi yeteneği, çocuk yaşta Yeşilköy'deki evlerinde Ermeni komşularının taklidini yaparken ailesi tarafından keşfedildi. Kardeşi Ayben Erman ve Ayten Erman da kendisi gibi oyuncu olacaktı. Televizyon için yaptığı skeçlerden birinde canlandırdığı "Domates Güzeli Nahide Şerbet" karakterinden sonra lakabı "Domates Güzeli" olarak kaldı.
Ayşen Gruda, "Mum Söndü", "Deve Kuşu Kabare", "Hababam Sınıfı Müzikali", "Yedi Kocalı Hürmüz" gibi kabare ve müzikallerde yer aldı. Tiyatronun yanıda birçok televizyon programında skeçlerde ve dizilerde oyunculuk yaptı. Sinemada "Tosun Paşa", "Süt Kardeşler", "Şabanoğlu Şaban", "Hababan Sınıfı", "Neşeli Günler" gibi birçok klasikleşmiş Türk sineması örneklerinde oynadı.

1975 yılından beri 40'dan fazla filmde rol alan sanatçının en son rol aldığı sinema yapımı "Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu" adlı yapım oldu.

Kemal Sunal

Kemal Sunal, 1944 yılında İstanbul Kanatlarımın Altında'da doğdu. Vefa Lisesi'nden mezun oldu. Sanat hayatı, "Zoraki Tabip" adlı tiyatro oyunuyla başladı. 1 yıl kadar Kenterler Tiyatrosu'nda çalıştıktan sonra Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda görev aldı. 1973 yılında Ertem Eğilmez'in yönettiği bir filmle sinemaya transfer oldu ve kalabalık kadrolu filmlerde rol almaya başladı.
Türk sinemasında başta "İnek Şaban" tiplemesi olmak üzere canlandırdığı pek çok tiple sevenlerinin kalbinde taht kuran Kemal Sunal, 7'den 70'e herkesin sevgisini kazandı. 1944 yılında İstanbul'da doğan Kemal Sunal, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni bitirdi. Sanat yaşamına amatör olarak "Zoraki Tabib" oyunu ile atılan Sunal, bir süre Ulvi Uraz ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda çalıştı. Daha sonra sinemaya geçerek, önceleri bazı filmlerde önemsiz roller canlandıran Kemal Sunal, 1973'den sonra kalabalık kadrolu komedi filmleri ile üne kavuştu.

Türk sinemasının en büyük komedyenlerinden biri olan Sunal, peşpeşe çevirdiği filmlerle ticari açıdan büyük başarı kazandı. 1977'de Antalya Film Festivali'nde "En başarılı erkek oyuncu" ödülünü alan Sunal, oyunculuğu ve özellikle değişik tiplemesiyle Türk sinemasında komedi oyunculuğuna yeni bir soluk getirdi.

1974 yılında evlendi. Ali ve Ezo adlarında, biri kız diğeri erkek iki çocuğu oldu. 1990'lı yıllardan itibaren filmleri kesintisiz olarak televizyonlarda yayınlanmaya başladı; ama kendisi bu gösterimlerden hiç para kazanmadı.

12 Eylül öncesi dönemde yarım bıraktığı üniversiteyi, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinema Bölümünü'nü 1995 yılında bitirdi ve yüksek lisans yapmaya başladı. Hayatı boyunca toplam 82 filmde rol aldı. 3 Temmuz 2000 tarihinde öldü.


Cüneyt Arkın

Avantür filmlerin ünlü oyuncusu Cüneyt Arkın 300'den fazla filmde rol aldı. Filmlerinin bir kısmında yapımcı ve yönetmen olarak da çalıştı. İki oğlu olan ünlü oyuncu Türk Sineması'na Artist Dergisi'nin açtığı bir yarışma ile girdi. 1999 yılında 36. Antalya Film Şenliği'nde "Yaşam Boyu Onur Ödülü" aldı. Bunun dışında 1969 ve 1976'da Antalya Film Şenliği ve 1972'de Adana Altın Koza Film Şenliği'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödüllerini aldı.

Gerçek adı Fahrettin Cüreklibatır olan Türk Sineması'nın ünlü jönü, 1937 yılında Eskişehir'de doğdu. Çocukluğu çiftlikte geçti. Daha sonra Eskişehir Necatibey İlkokulu'na gitti. Çocukluğunda en sevdiği hikayeler menkıbelerdi. Battal Gazi, Köroğlu hikayeleri ile büyüdü. Eskişehir Lisesi'ne devam ettiği dönemde hikayeler yazıyor ve bunları dergilere gönderiyordu. İstanbul'a giderek tıp fakültesi sınavlarına girdi ve kazandı. Tıp eğitimine devam ederken İstanbul'daki arkadaşlarıyla "Erek" adlı bir dergi çıkarttı. Dergide şiirleri ve hikayeleri yer alıyordu. 1957 yılında Cemal Süreyya ile tanıştı ve öykülerini değerlendirerek onu "Pazar Postası"na gönderdi.
1963 yılında "Artist" dergisinin düzenlediği sinema artisti yarışmasına girdi ve birinci oldu. Ertesi yıl filmlerde küçük roller almaya başlamıştı. Tıp fakültesini bitirmesinin ardından Eskişehir'e döndü.

1963 yazında Halit Refiğ ile "Şafak Bekçileri" adlı filmin çekimleri sırasında tanıştı. 1. Hava Üssü'nde jet savaş pilotlarının yaşamı ile ilgili bir film çeken Halit Refiğ, o sırada Hava Kuvvetleri'nde doktor olarak yedek subaylığını yapan Cüneyt Arkın'a filmdeki rollerden birini teklif etti. Ancak yönetmelikler yüzünden bu filmde rol alamadı. Aynı yılın sonbaharında Halit Refiğ "Gurbet Kuşları" adlı filmin çekimlerine hazırlanırken askerliğini bitiren Cünety Arkın filmde rol aldı. Gazeteci Vecdi Benderli, Cüneyt Gökçer'den Cüneyt; Ramazan Arkın'dan Arkın isimlerini alıp birleştirerek "Cüneyt Arkın" ismini yarattı.

Başta romantik roller oynayan genç oyuncunun daha sonra hareketli sahnelere yatkınlığı dikkat çekti. İstanbul'a gelen sirklerde çalışanlardan akrobatik hareketler öğrendi. Burada kazandığı becerilerini Malkoçoğlu tarzı, kılıçlı ve atlı sahnelerde kullandı.

70li yıllara gelindiğinde Türkiye'nin en tanınan oyuncularından biri olmuştu. İtalya'da da ilgi gördü. "John Arkin" adıyla tanındı. Ancak dil sorunu yüzünden fazla tanınamadı. Ünlü yönetmen Halit Refiğ'e göre John Wayne, Burt Lancaster seviyesinde bir oyuncuydu. Yurtdışına açılabilseydi dünyaca tanınacak bir oyuncu olabilirdi.

Sosyal içerikli filmlerde de rol aldı ancak en çok tanınması Malkoçoğlu serisiyle oldu. 1982 yılında çektiği "Dünyayı Kurtaran Adam" adlı filmiyle dünya sinema tarihindeki en kötü 100 film arasına girmeyi başardı. 1992 yılında televizyonun yükselişiyle dizi oyunculuğu yapmaya başladı.

"Polis"(1992), "Zirvedekiler"(1993), "Merhamet"(1993), "Bizim Ev"(1995) gibi dizilerin ardından 1998 yılında "Gülün Bittiği Yer" adlı filmde oynadı. Ardından 2000 yılında yönetmenliğini yaptığı "Oğulcan"ı çekti. "Köpek"(2005) ve "Serseri"(2003) adlı dizilerde çalıştıktan sonra 2006 yılında "Dünyayı Kurtaran Adam"ın devamı olan "Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu" adlı filmde rol aldı.

Şener Şen

Kemal Sunal ve İlyas Salman ile beraber oynadığı komedi filmleri ile izleyicilerin gönlünde taht kuran Türk sinema, tiyatro ve dizi oyuncusu. Ünlü sinema oyuncusu Ali Şen’in oğlu olan Şener Şen, tiyatro kökenli bir oyuncu olup, ufak yan rollerle sinema sektörüne girmiş, Arzu Film ile beraber çektiği komedi filmleri ile ünlü olmuş ve de kariyerinin son yıllarında oynadığı Muhsin Bey, Eşkıya ve Kabadayı gibi dram filmlerindeki başarısıyla Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi oyunculardan birisi olduğunu kanıtlamıştır.

Şener Şen, 26 Aralık 1941 tarihinde, Adana’da dünyaya geldi. Komedi ve dram tarzındaki pek çok sinema filminde rol alan Yeşilçam’ın unutulmaz oyuncularından Ali Şen’in oğlu olarak dünyaya gelen Şener Şen, babası gibi oyuncu olma isteğiyle tiyatroya başladı.
İlk olarak 1958 yılında, Yeşil Sahne’de oyunculuğa başlayan Şener Şen, 1964-1966 yılları arasında öğretmen olarak Doğu Anadolu’da görev aldıktan sonra İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda yan rollerde yer alarak profesyonel oyunculuğa başladı.Şen, zaman içinde daha büyük rollerde görülerek mesleğinde ilerleme fırsatı yakaladı.

Tiyatronun yanı sıra dublaj sanatçısı olarak da çalışan Şen, 1967 yılında çekilen Sözde Kızlar adlı sinema filmi ile beyazperdeye adımını attı. 1971 tarihli Altın Prens Devler Ülkesinde adlı yapımda babası Ali Şen ile beraber rol alan başarılı oyuncu, 70’li yılların ilk yarısında pek çok filmde yan rollerde gözüktükten sonra asıl çıkışını 1975 yılında rol aldığı iki filmle yakaladı; Bizim Aile ve Hababam Sınıfı.

1975 tarihlinde vizyona giren, Rıfat Ilgaz’ın aynı adı taşıyan kitabından uyarlanan ve de yönetmenliğini Ertem Eğilmez’in yaptığı Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Şen’i şöhrete taşıyan yapım oldu. Kadrosunda Münir Özkul, Tarık Akan, Adile Naşit ve Kemal Sunal gibi pek çok ünlü ismi barındıran bu filmde Şen’in canlandırdığı sakar, beceriksiz ve saf beden eğitimi hocası Body Ekrem karakteri halk tarafından çok sevilince devam filmleri olan 1976 tarihli Hababam Sınıfı Uyanıyor, 1977 tarihli Hababam Sınıfı Tatilde ve de serinin son filmi olan 1978 tarihli Hababam Sınıfı Dokuz Doğurdu’nun kadrolarında da yer aldı.

Hababam Sınıfı serilerinde beraber rol aldığı iki aktör, Kemal Sunal ve İlyas Salman, Şen’in uzun bir süre boyunca çekeceği pek çok komedi filminde kendisiyle beraber rol oynadı. İlyas Salman ile beraber Banker Bilo, Çiçek Abbas, Dolap Beygiri gibi filmlerde rol alan Şen, Kemal Sunal ile beraber ise Süt Kardeşler, Tosun Paşa, Kibar Feyzo, Davaro gibi pek çok komedi filminde rol alarak unutulmaz bir ikili oluşturdu. Bu dönemde oynadığı filmlerde genellikle üçkağıçı, güvenilmez, kurnaz ama şansı sürekli kötüye giden bir karakteri canlandıran Şen, Kemal Sunal ve İlyas Salman’ın canlandırdığı saf karakter tiplemelerine çok iyi bir antitez oluşturarak unutulmayacak filmlere imza attı.

Şen’in kariyerinin olgunlaşma dönemi olarak tanımlanabilecek olan ve genellikle dram ağırlıklı filmlerde rol oynadığı dönemin başlangıcı ise 1984 yılına rastladı. İlk olarak 1984 tarihli, Ertem Eğilmez yönetmenliğinde çekilen Namuslu’da fazlasıyla dürüst ve onurlu olduğu için sistem tarafından kabul edilmeyen Ali Rıza karakterini canlandıran Şen, daha sonra ise 1985 tarihli Nesli Çölgeçen filmi Züğürt Ağa’da feodalizmin modernite içinde çözülmesini sonucunda Ağalık’tan vazgeçmek zorunda kalan bir köy ağasının İstanbul Kanatlarımın Altında’da başından geçen maceraları başarıyla canlandırdı.

1985 tarihli Çıplak Vatandaş ve 1986 tarihli Milyarder, Şen’in yeni sinema anlayışının ekranlardaki temsilcileri olurken, 1987 yılında vizyona giren Muhsin Bey, Şener Şen’in sanat hayatındaki doruklardan birisini temsil etmekteydi. Yavuz Turgul’un senarist ve yönetmen olarak can verdiği Muhsin Bey, prensiplerine sonuna kadar bağlı, eski kafalı ve modası geçmiş bir müzik yapımcısı olan Muhsin Bey ve onun şöhret yapmak için çabaladığı yanık sesli genç sanatçı Ali Nazik’in hikayesini konu alıyordu. Değişen dünyada eski değerlere bağlı olarak yaşamaya çalışan Muhsin Bey karakteriyle Türk Sineması’nın başyapıtlarından birisine imza atan Şen, ayrıca bu film sayesinde ileriki yıllarda pek çok kez beraber kamera karşısına geçeceği Uğur Yücel ile de ilk defa bir başrolde beraber çalışma fırsatı yakaladı.

Muhsin Bey’in ardından 1987 yılında Selamsız Bandosu ve Zengin Mutfağı filmlerinde başrol oynayan Şen, 1988 tarihli Arabesk ile bir kez daha unutulmaz bir oyunculuğa imza attı. Yönetmenliğini Ertem Eğilmez, yapımcılığını ise Türker İnanoğlu’nun üstlendiği ve senaryosunda Gani Müjde’nin görev aldığı Arabesk, Türk sinemasında arabesk kültürünün izlerini çözümleyen ve de bu duruma traji-komik bir bakış açısı getiren kuvvetli bir absürd komedi ve hatta yer yer müzikal filmiydi. Müjde Ar ve rol arkadaşı Şener Şen’in fevkalede oyunculukları sayesinde film 26. Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü kazandı.

Arabesk sonrasında rol aldığı film sayısını azaltan ve de filmlerin aralarındaki süreyi uzatan Şener Şen, artık tam anlamıyla bir yıldız oyuncu portresi çiziyordu. 1990 yılında Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni ile Muhsin Bey karakterine yakın bir portre çizen başarılı oyuncu, 1992 yılında Yavuz Turgul yönetmenliğindeki Gölge Oyunu’nda Şevket Altuğ ile beraber başrolde yer aldı. Bir sonraki filmi Amerikalı ise Amerikan Pop Kültürü’nün ülkemizde yarattığı değişimlere eğlenceli bir bakış açısı getiren başarılı bir absürd komedi örneğiydi. Amerikan filmlerinden bire bir alınmış bölümlerle desteklenen (Evde Tek Başına, Temel İçgüdü vs..) Amerikalı, Lale Mansur, Taner Barlas ve Eray Özbal gibi başarılı oyuncuları bir araya getirdi.

Amerikalı’nın ardından üç yıl boyunca sinema filmi çekmeyen Şen, 1996 yılında Eşkıya ile beraber sinemalara geri döndü. Yavuz Turgul tarafından senaryosu yazılan ve de yönetilen Eşkiya, Baran adlı eski bir eşkiyanın 35 yıllık hapis hayatının ardından geçmişiyle hesaplaşmasını ve de Cumali adındaki genç bir serserinin hayatına dahil olmasını anlatırken bir yandan da uyuşturucu ve mafya ilişkilerine değiniyordu. Şen’i Uğur Yücel ile bir kez daha başrollerde bir araya getiren Eşkiya, uluslararası film festivallerinde ve de 19. Sinema Yazarları Derneği Ödülleri’nde pek çok ödül kazandı.

Eşkiya’nın vizyona girmesinin ardından sekiz yıl hiçbir sinema filmi çekmeyen Şen,bu süre içerisinde sadece 2000 yılında gösterime başlayan T.V. dizisi İkinci Bahar’da rol aldı. 2004 yılında vizyona giren ve başrollerini Meltem Cumbul’la paylaştığı Gönül Yarası’nda bir kez daha Yavuz Turgul ile beraber çalışma fırsatı bulan Şen, 2007 yılında ise senaryosunu Yavuz Turgul’un yazdığı ve yönetmenliğini Ömer Vargı’nın yaptığı Kabadayı’da rol aldı. Kenan İmirzalıoğlu, Aslı Tandoğan ve Rasim Öztekin gibi başarılı sanatçıların rol aldığı Kabadayı gişede 10.000.000 dolarlık bir hasılata imza atarken, eleştirmenler tarafından II. Eşkiya olarak nitelendirildi.

Muhsin Bey filminde beraber başrolü paylaştıkları Şermin Hürmeriç ile evlenen Şen, 11 yıllık bir evliliğin ardından eşiyle boşandı.

Kartal Tibet

Kartal Tibet, 1938 Ankara doğumlu yönetmen, oyuncu, senarist. Yeşilçam’a çok büyük katkıları bulunan Tibet, 200’e yakın filme katkıda bulunmuştur. Oynadığı ve yönettiği tüm filmler Türk Sineması’nın klasikleri arasına kazınmıştır.

Kartal Tibet, 1938 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Devlet Konservatuarı’nda tiyatro eğitimi aldı. 1961’de Ankara Meydan Sahnesi’nin kurucularından biri oldu ve daha sonra bir süre burada tiyatro oyunculuğu yaptı. Devlet Tiyatrosu’nda da sahneye çıktı. Sinemaya 1965 yılında Karaoğlan filmiyle geçti. İlk yönetmenlik deneyimini yaşadığı film ise 1976 tarihli Tosun Paşa oldu.
Tibet, Türk Sineması’na çok yönlülüğüye birçok şey kattı. Hem yönetmenlik, hem oyunculuk yaptı, 1984 tarihli “Şabaniye”nin yapımcılığını üstlendi. Ayrıca Gol Kralı (1980), Çarıklı Milyoner (1983), Şabaniye (1984), Sosyete Şaban (1985), Şendul Şaban (1985), Deli Deli Küpeli (1986), Arkadaşım ve Ben (1987) ve Duygu Çemberi (1990) adlı filmlerin senaryolarını yazdı. 1965 – 1984 yılları arasında 123 filmde oynadı ve 1976 – 2006 yılları arasında da 65 film yönetti.

Yeşilçam’a 200’e yakın filmle katkıda bulunan Tibet, el attığı tüm yapımlarda başarıya ulaşmıştır. Yönetmenliğe hala devam eden Tibet, son olarak 2006’da “Dünya’yı Kurtaran Adamın Oğlu” ve “Amerikalılar Karadeniz’de/2” adlı filmleri yönetmiştir

Türkan Şoray
Oyuncu. 60'lı yılların başında start alan sinema kariyeri boyunca sayısız filmde rol alan Şoray, "Sultan" lakabıyla anılmaktadır. Türk sinemasının gelmiş geçmiş en güzel ve büyük oyuncularından biri olan aktris, kariyeri boyunca hep zirvede kalmayı başarmıştır. Dramadan komediye farklı türlerdeki rolleri başarıyla canlandıran aktris, güzel, kırılgan, utangaç ama ulaşılmaz bir kadın profili çizmiş, bu özellikleri dolayısıyla da halkın sevgilisi olmuştur.

28 Haziran 1945'de devlet demir yollarında memur olan Halit Şoray ve ev hanımı Meliha Şoray'ın kızı olarak İstanbul Kanatlarımın Altında'da dünyaya geldi. Ekonomik açıdan sıkıntılar yaşayan bir ailesi olan Şoray, öğrenimine Rami Taş okulunda başladı. Sürekli olarak mahalle değiştirdiklerinden, farklı okullara devam etmek zorunda kalan Şoray, ilköğrenimini 1956’da Feriköy İlkokulu'nda tamamladı.
Şoray’ın babası bir süre sonra işini bırakıp polis memuru oldu, annesi ise bir lastik fabrikasında çalışmaya başladı. Zorlu yaşam koşulları sebebiyle Şoray, küçük yaşta evin işleriyle ilgilenmek zorunda kalmıştı. 1954’te kız kardeşi Nazan Şoray dünyaya geldikten sonra anne babası arasındaki geçimsizlik üst noktalara ulaşmıştı ve çift boşanma kararı aldı. Kız kardeşiyle birlikte annesinde kalan Şoray, liseye devam ediyordu. Boşanma sonrası Karagümrük'teki Sarmaşık Sokak’a taşınan aileyi yine zorlu günler bekliyordu. Ancak Şoray'ın ev sahiplerinin kızı Emel Yıldız'la taşınması hayatının dönüm noktalarından biri olacaktı. Yıldız sayesinde Yeşilçam'a adım atan Şoray'ı o dönem Nisan Haper’in asistanı olan Türker İnanoğlu keşfedecekti. Köyde Bir Kız Sevdim filmindeki rol için önceden Emel Yıldız'la anlaşılmasına rağmen Şoray'a şans verildi. Annesi Meliha Şoray kızının aktris olmasını istemediği halde maddi sıkıntıları yüzünden çalışmasına onay vermişti. İlk filmi için kamera önüne geçen Şoray'ı sinemada uzun soluklu bir kariyer dönemi bekliyordu.

O dönemde henüz 15 yaşında olan ve Şadi Çadırcı ile nişanlı olan Şoray, ilk filminden sonra yeni teklifler almaya başlamıştı. Bir süre sonra Çadırcı'dan ayrılıp İnanoğlu ile nişanlanan oyuncu, Aşk Rüzgarı ve Utanmaz Adam filmlerinden sonra basının da dikkatini çekmeye başladı ve dönemin ün yapmış haftalık popüler dergilerinden “Sinema" için kapak kızı seçildi. Şoray'ın 15 Mart 1961'de basılan dergiyle artık yüzü tanınmaya başlamıştı. Sinema dergisinin ardından Artist, Büyük Gazete ve Ses gibi yayınlarda da görüldü.

Eylül 1962’de bir film setinde tanıştığı Rüçhan Adlı’nın Şoray’ın hayatında önemli bir rolü olacaktı. Zira baba sevgisini kendisinden 23 yaş büyük olan Adlı'da bulan Şoray, bu ilişkisini yirmi yıl gibi uzun bir süre sürdürecekti. Rüçhan Adlı'nın evli olması nedeniyle magazin basınında haklarında birçok şey yazılıp çizilen çift, tüm olumsuzluklara rağmen birlikte olmayı seçmişlerdi. Şoray’ın Sultan olarak anılmasında ve "Şoray Kanunları" olarak nitelendirilen kurallarının oluşmasında Rüçhan Adlı'nın büyük rolü vardı. Zira Adlı, Şoray'ın her filmde rol almasını istemiyor, dekolte giymesine, filmlerdeki ağır çalışma koşullarına ve öpüşmesine karşı çıkıyordu. Adlı, oyuncuya bazı kısıtlamalar getiriyordu ve ona "Sultanım" diye hitap ediyordu. Bu hitap biçimi daha sonra dönemin ünlü yayınlarında haber oldu ve Şoray, "Sultan" lakabıyla anılmaya başladı.

Şoray “Otobüs Yolcuları”ndan sonra, aktris olarak kendini iyice yetiştirmiş olduğu görülen Acı Hayat'ta rol aldı. Sinema yazarları tarafından “Yılın filmi” seçilen Acı Hayat, Şoray'a 1964’te I. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırdı. Şoray, filmografisi için oldukça önemli olan bu filmdeki rolüyle sinema eleştirmenleri ve senaristlerden büyük övgüler aldı.

Şoray sayesinde ailesinin maddi durumu da düzelmiş, üst üste çektiği filmlerle oyunculukta kendine sağlam bir yer edinmeye başlamıştı. Dönemin ünlü yapımcıları ve film şirketi sahipleri Murat Köseoğlu (Aca Film), Osman Seden (Kemal Film), Nevzat Pesen (Pesen film) Şoray'ı filmlerinde oynatabilmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Oyuncu 60'lı yıllara çok kısa sürede damgasını vurmuş, 1965'te Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın'la birlikte Türk sinemasının en iyi dört kadın oyuncusundan biri olmuştu. Aynı yıl rol aldığı “Sürtük” adlı film, Türk sinema tarihi açısından önemliydi, zira inanılmaz bir seyirci rakamına ulaşmış, Şoray’ı büyük bir yıldız yapmış ve gazino filmleri dönemini başlatmıştı.

Ancak 1966'dan sonra yapımcıların para makinesi olarak gördüğü Şoray, ardı ardına benzer konulu filmler çekmeye başlamıştı ve sinemalarda sadece Şoray filmleri gösteriliyordu. Bu durum oyuncunun filmlerine gösterilen ilgiden kaynaklanıyordu ancak sinema izleyicisinde bir süre sonra bıkkınlık yaratmaya başlamıştı.

70’lerin başında yine zirvede görünen Şoray, 1972 yılıyla birlikte mesleki yaşamında yeni bir döneme başladı. Zira film sayısını ciddi anlamda azaltma kararı almıştı. Aynı yıl çektiği Cemo ve Dönüş filmleriyle başarı kazanan Şoray için Dönüş filmi ayrı bir önem taşıyordu. Çünkü oyuncunun ilk yönetmenlik deneyimiydi. Tepkilerle karşılaşsa da o dönemde hapiste olan Yılmaz Güney'den rejisörlüğü için kutlama mesajı alan Şoray'ın kendine güveni arttı. Film yılın en büyük hâsılat getiren yapımı olmasının dışında 1973 yılında “Moskova Film Festivali”nde özel bir ödül aldı. İkinci yönetmenlik denemesi olan Azapta için 1973'te kamera arkasına geçen Şoray, ilki kadar başarılı olamadı.

70’li yıllarda ortaya çıkan ***** film furyasının yanında muhtıra nedeniyle de Şoray, bu süreç içinde çok az yapımda yer aldı. Bunlardan biri de Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğinde büyük ses getiren ve başrollerini Kadir İnanır’la birlikte paylaştıkları Selvi Boylum Al Yazmalım’dı.

80’ler, Şoray’ın hem özel hayatında hem de sinema kariyerinde önemli değişikliklerin gerçekleştiği yıllar oldu. Zira oyuncu, 1983’te Rüçhan Adlı’yla 20 yıl süren ilişkisini sona erdirdikten sonra, Şoray kanunlarının pek hükmü kalmamıştı. Kendisi gibi oyuncu olan Cihan Ünal’la yine 1983’te dünya evine giren Şoray’ın 1 yıl sonra annesi hayata gözlerini yumdu. 1985 yılında kızı Yağmur Ünal dünyaya geldikten sonra Şoray film çalışmalarına bir süre ara verdi ve 1987’de Hayallerim Aşkım ve Sen’de başrolde oynadı. Aynı yıl Ünal’dan boşanan Şoray, Rumuz Goncagül, Gramofon Avrat, Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordu gibi başarılı filmlerde rol aldı. 1993’te Aziz Nesin’in aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarlanan Tatlı Betüş isimli TV dizisinde kamera önüne geçtikten sonra ona Altın Portakal’da ikinci kez en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandıracak olan Bir Aşk Uğruna 1994’te vizyondaydı. Aynı yıl babasını bir yıl sonra da büyük aşkı Rüçhan Adlı’yı kaybeden Sultan, Yerçekimli Aşklar, Nihavend Mucize gibi yapımlardan sonra, Türk televizyon tarihinde çok önemli bir yere sahip olan İkinci Bahar’da Hanım rolünü canlandırdı. 2001’de TV izleyicisiyle Haluk Bilginer’le başrolleri paylaştıkları Tatlı Hayat ile yeniden buluşan Şoray, 1997’den sonra ilk kez uzun bir metrajlı bir filmle kamera önüne geçecekti: Gönderilmemiş Mektuplar.

Şoray, Mürüvvetsiz Mürüvvet ve Cemile isimli TV dizilerinden sonra son olarak 2006’da Uğur Yücel’in yönetmenliğini yaptığı “Hayatımın Kadınısın” isimli filmle izleyiciyle buluşmuştur.

Sadri Alışık

Sadri Alışık 5 Mart 1925 yılında İstanbul'da doğdu. Asıl adı Sadrettin olmasına rağmen, annesi Saffet hanım ve babası Rafet Kaptan onu hep Sadri diye çağırırlardı. Babası Kaptan olduğundan haftada biriki kez eve gelebiliyordu. Bu yüzden ailenin sorumluluğu ve idaresi anne Saffet Hanım'da idi. Sadri Alışık sekiz yaşındayken kız kardeşi Nevin dünyaya geldi.
Sadri Alışık'ın içindeki oyunculuk aşkı küçük yaşlarda kendini göstermeye başlamıştı. Arkadaşları bilye oynayıp, uçurtma uçururken, O piyesler hazırlayıp mahalle arkadaşlarına oyunlarını sunardı. Altı-yedi yaşlarındayken bir sünnet gecesinde Naşid Özcan Tiyatrosu'nu izledi. O günden sonra tiyatroya olan tutkusu başladı. Paşabahçe 39. İlkokulunda üçüncü sınıftayken "İSTİKAL PİYESİ" adlı oyunda "Adalı Halil" rolünü aldı ki bu başroldü.

İlkokulu bittikten sonra ailenin isteği ile Cağaloğlu'na taşındılar. Orta okul ikinci sınıfta tiyatro aşkı tekrar başladı. Ancak okulda tiyatro yoktu.

Liseye İstanbul Erkek Lisesi'nde başladı. Lisenin yanısıra Cağaloğlu Halk Evi'nde tiyatroya gidiyordu. Liseyi bırakıp devam mecburiyeti olmadığından Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'ne kayıt oldu.

Yavaş yavaş, sahne, resim, tiyatro derken sinemaya adım attı ve ilk filmi Günahsızlar'ı 1945 yılında çevirdi. Şöhret basamaklarını hızla ilerleyen Sadri Alışık 1959 yılında çevirdiği Yalnızlar Rıhtımı adlı filmde otuz sekiz yıllık hayat arkadaşı Çolpan İlhan ile tanıştı. Evlendikten bir kaç sene sonra oğlu Kerem dünyaya geldi. Sinema yaşantısının yanı sıra, sahne gösterilerinde de çok başarılı oldu. İçkiyi çok seven Sadri Alışık, en iyi dostu Ayhan Işık'ın ölümünden sonra kendini iyice içkiye verdi. Karaciğer yetmezliğinden Amerika'ya giden Sadri Alışık Amerika'da yaşayan Türk doktoru Münci Kalayoğlu tarafından ameliyat edildi ve sağlığına kavuştu. Sanat yaşamını televizyonda devam ettirdi.

Sadri Alışık genellikle, değişen toplumsal değerler içinde güzelliğe tutkun, umutlu, yaşama sevinciyle dolu, dürüstlüğü ve doğruluğu özleyen insan tipini oynadı.

Sinemanın yanısıra şiir ve resimle de uğraşan Alışık, beş yüzün üzerinde filmde rol aldı. En son rolü ise Yengeç Sepeti adlı dizide baba rolüydü.

Sadri Alışık 18 Mart 1995 yılında vefat etti.


Fatma Girik

Oyuncu. Türkan Şoray, Filiz Akın ve Hülya Koçyiğit’le birlikte Türk sinemasının 60’lı yıllardan bugüne en önemli aktrislerinden biridir. Sert ve mağrur bakışları, haksızlıkların karşısında oluşu, sözünü esirgemeyen yapısıyla karakteristik rollerin oyuncusu olan Girik, bu özellikleri dolayısıyla Erkek Fatma adıyla anılmıştır. Köy temalı filmlerin de vazgeçilmez oyuncusu olmuş, çevirdiği 180’den fazla filmle birçok ödülün sahibi olmuştur. 1988–1993 yılları arasında Şişli Belediye Başkanı olarak görev yapan Girik, Söz Fato’da isimli reality show programıyla toplumsal sorunlara farklı bir perspektiften bakıp, çözüm yolları aramıştır. Ezo Gelin, Keşanlı Ali Destanı, Büyük Yemin ve Acı aktrisin önemli filmlerindendir.

12 Aralık 1942’de Münevver Girik ve Hayri Girik’in üç çocuğundan biri olarak İstanbul Kanatlarımın Altında’da dünyaya geldi. Babası dalgıç, annesi ev hanımıydı. Müesser Girik ve Günay Girik isimlerinde iki kardeşi de olan Girik’in çocukluğu Sultanahmet’te geçti. Cağaloğlu Ortaokulu’na devam ederken, ailesine yardımcı olmak zorunda kaldığı için eğitimini ikinci sınıfta sonlandırdı. Girik, annesiyle birlikte filmlerde figüranlık yapmaya başlamıştı ve küçük rollerle izleyicinin karşısına çıkıyordu. İlk filmi yönetmenliğini ve senaristliğini Seyfi Havaeri’nin yaptığı Leke’ydi. Leke’yi oyuncu olarak adından bahsettirmeyi başaramadığı birkaç iddiasız yapım daha izledi. Fatma Girik’in performansıyla dikkatlerden kaçmayacağı film, Memduh Ün’ün yönetmenliğindeki 1960 yapımı Ölüm Peşimizde’ydi. Memduh Ün’le tanışıklığı Girik’in hayatındaki dönüm noktalarından biri olacaktı. Zira o dönem Beşiktaşlı futbolcu Varol ile birlikteliğini sonlandırmış ve Ün’le uzun soluklu bir birlikteliğin ilk adımını atmıştı.
Civanmert, Duvaksız Gelin, Kısmetin En Güzeli ve Severek Ölenler gibi filmlerde izleyicinin karşısına başrolde çıkan Girik’in popülaritesi giderek artıyordu. Fatma Girik’in ağlatılan ve ezilen kadın rollerinden Erkek Fatma olarak anıldığı döneme geçişi 1962 yılında yine Memduh Ün’ün yönetmenliğini yaptığı Belalı Torun filmiyle oldu. Filmde bir erkeği canlandıran ve bunun için saçlarını kısacık kestiren aktris, gerçek hayatta da dobra dobralığı, sözünün eri oluşu ve haksızlığa tahammül edemeyen yapısıyla Erkek Fatma imajıyla örtüşüyordu.

Girik, filmografisinde oldukça önemli bir yerde duran Keşanlı Ali Destanı isimli yapımdaki oyunculuğuyla Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandığında tarih 1965’i gösteriyordu. Dönemin başarılı aktrisleri Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray ve Filiz Akın arasında kendisine ayrıcalıklı bir yer edinen Girik, sinemalarda filmleri en çok ilgi gören oyunculardan biri olmuştu.

1968 yılına gelindiğinde Girik’in şarkıcılık kariyeri başlamıştı. Sinemadan sahneye geçenler içinde en başarılı olanlardan biriydi. Bu dönemde Öksüz, Vuruldum Bir Kıza, Köroğlu gibi yapımlarla kamera karşısına geçmeye devam eden aktrisin aynı yıl başrolde oynadığı Ezo Gelin isimli filmi büyük başarı kazandı. Behçet Kemal Çağlar’ın romanından beyaz perdeye aktarılan filmin yönetmeni Orhan Elmas’tı. Köylü kızı imajını Ezo Gelin’den sonra Boş Beşik ve birçok filmle daha sürdüren Girik, Anadolu’daki kadınların sorunlarının işlendiği filmlerde güçlü bir oyunculuk sergiledi.

Fatma Girik 70’li yıllarda kozmetik ve ev tekstili firmalarının reklam filmlerinde oynadı.

1987’de Yeşilçam’da yaşanan kriz sonrası bir TRT projesi olan Gönül Dostları’yla TV izleyicisiyle buluşan Girik, bu dizideki başarılı performansıyla Kültür Bakanlığı tarafından ödüle layık görüldü. Atılgan, sabırsız ve kendine güvenli, dik kafalı ve inatçı olması Fatma Girik’in oyunculuğuna da gerçek hayattaki projelerine de yansıyordu. Bu özellikleriyle çizdiği sağlam imaj, halkla kurduğu samimi ilişki ve haksızlıkların karşısında olması nedeniyle 1988 yılında politikaya atılan Girik, Şişli Belediye Başkanı oldu. 1993 yılında görev süresi tamamlandıktan sonra, Söz Fato’da isimli reality show programıyla izleyicinin karşısına çıkan Girik, toplumsal sorunları irdeleyen ve çözümler arayan bu programa uzun süre devam etti.

1999’da TV dizilerinin gördüğü yoğun ilgi üzerine bu formattaki projelerde görülmeye başlayan oyuncu, Bize Ne Oldu?, Benim İçin Ağlama ve Hasret gibi yapımlarda rol aldı.

Fatma Girik 2001 yılında İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde onur ödülüne layık görüldü.

Girik, 2005’te yönetmenliğini Tunç Başaran ve Memduh Ün’ün birlikte yaptıkları Büyülü Fener ve yine aynı yıl çekilen Sinema Bir Mucizedir filmlerinde rol aldı.

Cango ve Ringo isimlerinde iki kurt köpeği olan Girik’in en sevdiği yemek kuru fasülye-pilav. Sanatçı yaklaşık 45 yıldır birlikte olduğu Memduh Ün’le beraber.

Aldığı Ödüller

•2. Antalya film şenliği, 1965, Keşanlı Ali Destanı, en iyi kadın oyuncu

•4. Antalya film şenliği, 1967, Sürtüğün Kızı, en iyi kadın oyuncu

•1. Adana altın koza film şenliği, 1969, Büyük Yemin, en iyi kadın oyuncu

•1. Adana altın koza film şenliği, 1969, Ezo Gelin, en iyi kadın oyuncu

•3. Adana altın koza film şenliği, 1971, Acı, en iyi kadın oyuncu

•35. Antalya film şenliği, 1998, Sürtüğün Kızı, yaşam boyu onur ödülü

•18. Ankara Uluslararası Film Festivali, Aziz Nesin Emek Ödülü



Hülya Koçyiğit

12 Aralık 1947 yılında İstanbul Kanatlarımın Altında'da dünyaya geldi. İlkokul eğitimini İstanbul ve daha sonra taşındıkları Ankara'da tamamlayan Koçyiğit, ****** Kız Lisesi'ne devam etti. Ayrıca Ankara Devlet Konservatuarı Bale Bölümü'nde de eğitim gören Koçyiğit, Bulgaristan göçmeni Sedat Koçyiğit ile Melek Koçyiğit'in üç kızının en büyüğüydü. Mutlu bir çocukluk geçiren Koçyiğit'in annesi oldukça dominanttı. Kızının bale ve piyano dersleri almasında büyük etkisi olan Melek Koçyiğit, evde büyük bir disiplin kurmuştu. Birbirlerine aşık bir anne-babanın kızı olan Koçyiğit, babasına da oldukça düşkündü. Hepimizin öğretmeni dediği, Muhsin Ertuğrul’un tavsiyesi üzerine Ankara Devlet Konservatuarı'nda tiyatro eğitimi almaya başladı. İki kızkardeşi de İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oyuncu olan Koçyiğit, ablası Nilüfer'in rol aldığı Bir Yetim’in Hasreti filminin setinde Muhterem Nur'un da aralarında olduğu dönemin ünlü oyuncularıyla tanışma fırsatı buldu. Daha sonra Metin Erksan'ın Çocuk Hırsızları filminde oynaması için ablasını seçmesi sayesinde ünlü yönetmenle tanışma fırsatı bulan Koçyiğit için bu tanışıklık hayatının dönüm noktası olacaktı. Koçyiğit, Metin Erksan ve David E. Durston'ın yönetmenliğini yaptığı 1963 tarihli Susuz Yaz filmiyle ilk kez izleyici karşısına çıkmasına rağmen başarılı olmuştu. Erksan'a Berlin Altın Ayı ödülünü kazandıran film, başarısıyla uzun süre konuşuldu. Çünkü bu ödül Türk sinemasına o güne kadar verilen ilk büyük ödüldü.
Henüz öğrenciyken bu denli başarılı bir filmde oynama fırsatı bulan Koçyiğit, eğitim hayatı ve oyunculuk arasında kalmıştı. Sınıf arkadaşlarından Salih Güney'in de onun okula geri dönmesi konusundaki ikna çabaları başarılı olmadı ve bir setten diğerine koşturan Koçyiğit, Yeşilçam'ı seçmeye karar verdi. Çünkü okulla yoğun set trafiğini bir arada yürütememişti.

Susuz Yaz'ın ardından basının yoğun ilgisiyle karşılaşan Koçyiğit için “Yeni bir yıldız doğuyor” ifadesi kullanılıyordu. Prensiplerine sadık olması ve saygın kişiliği nedeniyle Ayhan Işık'ı örnek alan Koçyiğit, daha önce hayranlıkla izlediği oyuncularla aynı sette olduğu için kendisini şanslı hissediyordu. Ayhan Işık, o dönemin Yeşilçam'ında çalışma standartlarının oluşmasını sağlamak için "Ayhan Işık Kuralları" olarak anılan bir takım kurallar koymuştu. Koçyiğit de Işık'ın ardından gidiyor ve işini saygın biçimde yapmak için bu kurallar doğrultusunda hareket ediyordu.

Fikret Hakan'ın ve Sadri Alışık'ın oyuncu olarak gelişmesinde büyük etkisi olan Koçyiğit, Vurun Kahpeye, Yıldızların Altında, Yalancı, Hıçkırık ve Dudaktan Kalbe gibi filmlerle sinema izleyicisinin gönlüne taht kurdu. Filmlerinde kendi sesinin kullanılmasını isteyen Koçyiğit, o dönemde bunu uygulayan Sadri Alışık ve Çolpan İlhan'dan etkileniyordu.

1968 yılında Selim Soydan'la dünya evine giren Koçyiğit'in Gülşah Koçyiğit adında bir kız çocuğu dünyaya geldi.

Yerli romanların sinemaya uyarlanması için büyük çaba sarfeden Koçyiğit'e konular daha gerçekçi, karakterler daha sağlam geliyordu. Kerime Nadir, Muazzez Tahsin Berkant, Esat Mahmut Karakurt, Halide Edip Adıvar, Peride Celal’in eserlerinin sinemaya aktarılmasında büyük katkısı olan oyuncu, uzun süre roman kahramanlarını canlandırdı. Bunlardan Orhan Aksoy'un romanından beyaz perdeye aktarılan Kezban karakteri, Koçyiğit'e çok yakıştırılmıştı. Zira, Anadolu’dan gelen, taşralı olduğu için horlanan, ancak kendi kendini eğitip zengin olan, o gücü elde ettikten sonra da değişmeyen ve insani değerlerini koruyan bir karakter olan Kezban rolünün kendisine yapıştırıldığını düşünen oyuncu, bundan sıyrılmak için farklı karakterler canlandırmak istiyordu. Kırmızı Fener Sokağı isimli filmde sokak kızı İrma'yı canlandıran Koçyiğit, seyirciden büyük tepki almıştı. Ediz Hun'un annesi ve Cüneyt Arkın'ın metresi rollerinde izleyici karşısına çıkan Koçyiğit, farklı türdeki filmlerde, farklı rollerle oyunculuğunu geliştirme fırsatı bulmuştu. Hep iyi rollere yakıştırılan ve izleyiciyle kurduğu samimi ilişkiyle adından bahsettiren oyuncu, sinema kariyerinde daha üstün, daha sofistike ve zorlu bir noktada olmak istiyordu. Genellikle Orhan Aksoy'la çalışan oyuncu, Ömer Lütfü Akad'ı da yönetmen olarak çok beğeniyordu.Ünlü rejisörün Gelin, Düğün, Diyet üçlemesinde ve Gökçe Çiçek filmlerinde oynayan Koçyiğit, Akad'dan sinema arayışları konusunda büyük destek aldı. Daha sonra ağırlıklı olarak Şerif Gören'in yönetimindeki filmlerde oynayan Koçyiğit, Almanya Acı Vatan, Firar, Derman, Kurbağalar, Evlidir Ne Yapsa Yeridir gibi önemli filmlerde başrolü üstlendi.

1991'de devlet sanatçısı seçilen Koçyiğit, 1991-1992'de kurucusu olduğu SO-DER'in başkanı oldu. Dört yıl boyunca sürdürdüğü başkanlık görevinden sonra yönetim kurulunda çalışmaya başlayan Koçyiğit, bir dönem siyasi çalışmalar içinde de bulundu.

Zeki Alasya

Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa'nın yeğenidir. Sanat hayatına 1959'da MTTB tiyatrosunda amatör olarak başladı. Arena, Genar ve Ulvi Uraz tiyatrolarında çalıştıktan sonra Haldun Taner, Metin Akpınar ve Ahmet Gülhan ile birlikte Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nun kurucuları arasında yer aldı. Film çevirmeye 1973'ten sonra başladı. Metin Akpınar ile birlikte Türk sinemasında yeni bir ikili oluşturdular. Birçok filmde yer aldı. 1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını almıştır.

Metin Akpınar
Pertevniyal Lisesi'nde eğitim gördü. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu..İlk olarak 1964 yılında Ulvi Uraz tiyatrosunda "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" profesyonel oyununa imza atan Akpınar, 1967 yılında Türkiye'nin ilk kabare tiyatrosu olan Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nun kurucuları arasında yer aldı. Kurulduğu andan itibaren kapanana kadar tiyatronun idari müdürlüğünü yaptı. Birçok filme de imza atan sanatçı, Zeki Alasya ile birlikte oynadığı toplumsal içerikli komedi filmleriyle tanındı.

Ali Şen (d. 1918 Adana - ö. 15 Aralık 1989, İstanbul) Türk sinema sanatçısı.

Türk sinemasının efsane oyuncularından olan sanatçı, kameralar karşısında ilk rolünü 1954 yılında oynadı. Aynı zamanda Şener Şen'in babası olan Ali Şen, komediden drama bir çok eserde rol almış, 290 kadar sinema filminde oynamıştır.

15 Aralık 1989 tarihinde geçirdiği beyin kanaması sonucu hayatını kaybetti. Teşvikiye Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Tarık Akan, (d. Tarık Tahsin Üregül, 13 Aralık 1949), Türk sinema, dizi oyuncusu. Ses Dergisi'nin yarışmasında birinci seçilerek sinemaya girmiştir.

Yıldız Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği ve Gazetecilik Enstitüsünden mezun oldu. Babası emekli albaydır.

2002 yılında "Anne kafamda bit var" isimli bir kitap çıkarmıştır. 1991 yılında daha önceleri kendisininde okuduğu taş Özel İlkokulu'nu yap işlet devret sistemi ile alarak Özel Taş Koleji'ni kurdu.

Eğitim konusunda da diğer işlerinde olduğu gibi başarılı oldu. Aziz Nesin'in vefatından sonra görevini devir alan oğlu Ali Nesin'den vakıf başkanlığını devir aldı.

Sinemacılığın kötü gittiği 1975-1980'li yıllarda ticari taksi alarak kiralama sistemi ile ticarete devam edip *****grafik filmlerde yer almamayı tercih etti.

Yazları fırsat bulduğunda Bodrum Akyarlar'da manço kulüp yanında taştan bir Rum evini restore edip dostlarını da ağırladığı bir yazlık haline getirdi.

Ediz Hun
Ediz Hun (d. 20 Kasım 1940, İstanbul), ünlü Türk sinema oyuncusu ve eski milletvekilidir.

Avusturya Lisesi'ni bitirdikten sonra Norveç'te Oslo ve Trondheim Üniversitelerinde biyoloji ve çevre bilimleri fakültesinden mezun oldu. 1991-1993 yılları arasında Çevre Bakanlığı Müşaviri ve İstanbul Çevre İl Müdürlüğü, 1999-2002 yılları arasında ANAP milletvekilliği yapmıştır.Marmara Üniversitesinden sonra Okan Üniversitesinde öğretim üyeliği yapmaktadır.

Sinema hayatı, 1963 yılında Ses dergisinin açtığı yarışmayla başladı ve Genç Kızlar adlı filmle sinemaya girdi.1970'li yılların ortalarından itibaren başlayan seks filmleri furyasında yer almayarak sinemayı bıraktı.1973 yılında Berna Hun ile evlenen Ediz Hun'un bu evlilikten Bengü (d.1974) ve Burak (d.1981) adlarında iki çocuğu oldu.18 Nisan 1999 Genel Seçimlerinde Anavatan Partisi'nden İstanbul milletvekili seçildi. Türk sinemasının ve Yeşilçam'ın unutulmaz aktörlerindendir.

Gülşen Bubikoğlu
Kariyerine, Erler Film öncülüğünde Türker İnanoğlu'nun 1973 yılı yapımlı Bitirim Kardeşler Sosyetede filminde başrolü oynayarak başlayan Bubikoğlu, 1974 yılında İnanoğlu ile birlikte gizli bir düğünle Kemal Utku'nun evinde evlenmiştir. İnanoğlu ile evliliğinden sonra Bubikoğlu Erler Film'in bir numaralı kadın yıldız oyuncusu oldu ve çevirdiği filmlerle güldürüye, drama, duygusal ve hareketli filmlere yatkınlığını göstererek hem seyircinin büyük beğenisini kazandı, hem de Türk sinemasının yıldızları arasında özel bir yer edindi.

28 Aralık 1977 yılında kızları Zeynep dünyaya geldi.

Şevket Altuğ
1960 yılında Galatasaray Lisesi'ni bitiren Altuğ, aynı yıl girdiği İstanbul Üniversitesi Sinema ve Konservatuvar Bölümünde dört sene eğitim görmüştür. Tiyatro hayatı 1962 yılında başladı. 5 yıl süreyle AEG reklamlarında oynadı. İlk olarak "Seyehatname" isimli bir televizyon dizisinde rol aldı. Altuğ'un, ilk filmi 1975 yapımı İşte Hayat'tır. Perihan Abla dizisindeki Şakir ve Süper Baba dizisindeki Fikret rolleri ile birçok filmde rol almıştır. 11 kez Altın Portakal Sinema Ödülü alarak Sinema Tarihine adını kazımıştır. Şevket Altuğ son olarak 2002-2003 yayın döneminde yayınlanan "Unutma Beni" adlı dizide bir Hırsız'ı canlandırdı. 1971 yılında kendisi gibi tiyatrocu olan Jale Altuğ ile evlendi. Kezban ve Kerem adında iki çocuğu vardır. 2002 yılından beri yazlarını Datça’da geçirmektedir.




Tuncel Kurtiz (d. 1 Şubat 1936, İzmit, Kocaeli ö. 27 Eylül 2013, İstanbul), Türk sinema ve tiyatro oyuncusu, yönetmen, yapımcı, senaristtir. Babası Selanik doğumlu bir Türk bürokratı, annesi Boşnaktır.

Üniversitede kısa bir süre hukuk fakültesinde, daha sonra ise filoloji, felsefe, psikoloji ve sanat tarihi bölümlerinde okudu; ancak hiçbirinden mezun olmadı. İlk kez 1959 yılında Dormen Tiyatrosu'nda oyunculuğa başlamış olan sanatçı, sinema filmlerinde rol aldı. Sürü filmiyle zirveye çıkan sanatçı, doğayla içiçe yaşamayı severdi.

Evinde talihsiz bir kaza ile düşerek başını çarpması sonucu hayatını kaybetmiştir

1981 Antalya Altın Portakal Film Festivalinde en iyi senaryo ödülünü Nurettin Sezer ile birlikte kaleme aldığı Gül Hasan filminin senaryosuyla kazanmıştır.

2006'da Hacı, 2007'de Asi adlı TV dizilerinde oynadı.

2009 yılının başında vizyona giren olan Güz Sancısı filminde Kamil Efendi karakterini canlandırmıştır. Aynı yıl yayına başlayan Ezel adlı dizide Ramiz Karaeski karakterini canlandırmış ve tanınırlığı daha da artmıştır.

2010 Yaz döneminde NTV yeşil ekranlarında Edremit'in Çamlıbel kasabasında eşi ve kayın biraderi ile birlikte işletmekte olduğu Zeytinbağı adlı butik otelde ünlü dostlarını ağırlayarak Tuncel Kurtiz ve Dostları adlı bir program yapmıştır. Aynı yıl BBC'nin Hayat (Life) belgeselini seslendirmiştir.

Birçok ulusal ve uluslararası ödülünün yanı sıra, Ekim 2011'de 48. Altın Portakal Film Festivali'nde Yaşam Boyu Onur Ödülü aldı.

27 Eylül 2013'te İstanbul Etiler'deki evinde düşerek başını çarpması sonucu 77 yaşında hayata gözlerini yumdu.


Turgut Özakman (1 Eylül 1930, Ankara -. 28 Eylül 2013), Türk bürokrat, yazar ve avukat.

1 Eylül 1930 tarihinde Ankara'da dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Bir süre avukatlık yaptı. Köln Üniversitesi Tiyatro Bilimi Enstitüsü'ne devam ettikten sonra Devlet Tiyatrosu'na dramaturg olarak girdi. TRT'de Merkez Program Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı, Devlet Tiyatrolarında Genel Müdür Başyardımcılığı ve 1983 - 1987 yılları arasında Genel Müdürlük yaptı. 1988-1994 yılları arasında Radyo-Televizyon Yüksek Kurulu'nda üyelik ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Uzun yıllar Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde (DTCF Tiyatro) kadrolu öğretim görevlisi olarak çalıştı ve Dramatik Yazarlık dersleri verdi.

28 Eylül 1998'de, üstün hizmetleri nedeniyle Anadolu Üniversitesi'nce, 2006 yılında Ege Üniversitesi'nce ve 2007 yılında, mezun olduğu ve uzun yıllar görev yaptığı Ankara Üniversitesi'nce 'fahri doktor' unvanı verilen Özakman, sayısız esere imza attı.

Nisan 2002'de Eskişehir Belediye Başkanlığı, açtığı ikinci tiyatroya 'Turgut Özakman Sahnesi' adını verdi. 2006 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Özakman'a Üstün Hizmet Ödülü verdi. 2005 yılında piyasaya sürülen , 50 yıla yakın bir sürenin emeği olan ve Kurtuluş Savaşı'nı romansı bir dille anlatan Şu Çılgın Türkler (Bilgi Yayınevi) adlı belgesel-romanı, Uğur Dündar'a göre cumhuriyet tarihinin en çok satan kitabı oldu Haftalarca çok satanlar listelerinde ilk sırada kaldı.

Turgut Özakman'ın üç çocuğu ve dört torunu vardır. 28 Eylül 2013 tarihinde tedavisi devam etmekte olduğu Özel Güven Hastanesinde vefat etmiştir.


Kaynak:vikipedi


En son Hasat tarafından Ptsi 21 Ekim 2013, 22:09 tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Hasat
Hasat
Administrator
Administrator

Erkek Mesaj Sayısı : 1077
Yaş : 35
Nerden : Kadıköy
Kayıt tarihi : 07/10/08

http://www.maviyesilforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeşilçam'ın Unutulmayanları Empty Geri: Yeşilçam'ın Unutulmayanları

Mesaj tarafından Hasat Çarş. 02 Ekim 2013, 13:27

Yadigar Kuzu


Yadigar Ejder Gerçek adı Yadigar Kuzu, (5 Ekim 1947, Sivas - 14 Ocak 1992, İstanbul Türk sinema sanatçısı.
"Türk sinemasının dev adamı" olarak bilinen sanatçı, 100'ün üzerinde filmde yardımcı oyuncu olarak rol almıştır. Ev kirasını ödeyemediği için evinden çıkartılmış, kaldığı bir otelde düşerek başını çarpması sonucunda geçirdiği beyin kanaması sebebiyle hayata veda etmiştir. Mezarı Kilyos Mezarlığındadır. Kemal Sunal'ın neredeyse bütün filmlerinde rol almıştır.



Kaynak:vikipedi
Hasat
Hasat
Administrator
Administrator

Erkek Mesaj Sayısı : 1077
Yaş : 35
Nerden : Kadıköy
Kayıt tarihi : 07/10/08

http://www.maviyesilforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeşilçam'ın Unutulmayanları Empty Geri: Yeşilçam'ın Unutulmayanları

Mesaj tarafından Hasat Ptsi 21 Ekim 2013, 22:26

Rüştü Asyalı (d. 1947, Ankara) Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen, rejisör, senaryo yazarı, seslendirme sanatçısı.
Lise yıllarında Ankara Halkevleri Genel Merkezi'nde açılan tiyatro kurslarına başladı.1963 yılında Ankara Radyosu Çocuk Saati ekibinde "temsil kolu sanatçısı" olarak yeraldı. Ankara Devlet Konservatuvarı tiyatro bölümü sınavını kazandı. Mezun olduktan sonra 1970 yılında Devlet Tiyatroları sanatçısı olarak profesyonel oyunculuk yaşamına başladı.
Ankara Radyosu'nda Çocuk Saati programında canlandırmaya başladığı "Keloğlan" oyunları ile dinleyicinin beğenisini kazanmasının ardından film yapımcılarının önerisiyle sinemaya ilk adımı attı. 1971-1975 yılları arasında dört "Keloğlan" filminde rol aldı. Ardından çalışmalarını "Yaman Delikanlı" ve "Dangalak" adlı filmlerle sürdürdü. Ankara'da "Oyuncular Birliği" özel tiyatro topluluğunun kurucuları arasında yer aldı. 1970 yılından günümüze kadar Devlet Tiyatroları'nda oyuncu ve yönetmen olarak görev yaptı. "Keşanlı Ali Destanı", "Fil Adam", "Düşler Yolu" ve "Azizname" adlı oyunlardaki rolüyle büyük başarı sağlayan sanatçı, "Kanlı Nigar", "Ah Şu Gençler", "Ölümsüzler", "Yunus Diye Göründüm" ve "Soruşturma" adlı oyunların yönetmenliğini yaptı. Özel tiyatrolarda da konuk yönetmenlik çalışmaları yapan Rüştü Asyalı, Pamukbank Çocuk ve Gençlik Tiyatrosunda "Masal Var-Masalcık Var", "Ah Şu Gençler", Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosunda "Ah Şu Gençler" isimli eserleri gerçekleştirdi. Ankara Ekin Tiyatrosunda Nazım Hikmet için yazılmış "Hasret" adlı oyunun rejisörlüğünü üstlendi. Sanatçı, bu oyunda Nazım Hikmet rolünü oynadı. 1963 yılından bu yana televizyon dizileri, tiyatro oyunları ve sanat, kültür programlarıyla radyo ve televizyonda çeşitli projelere büyük katkılarda bulundu. "İki Öküz", "Bir Varmış Bir Yokmuş" ve "Türkülerle Oyunlar" adlı dizilerin senaryo yazarlığı, yönetmenliği ve oyunculuğunu yaptı. "****** Anlatıyor" isimli belgeselde Mustafa Kemal ******'ü canlandırdı. Son çalışması "Ben Bir İnsan" isimli yapıt, Devlet Tiyatroları sahnesinde oynandı. Dil Derneği ve Konak Belediyesi tarafından ortaklaşa kitap ve yoğunteker (CD) olarak yayımlanan Şiirlerle ******'ü Anlamak adlı şiir seçkisindeki şiirleri seslendirdi.
Sanatçı çeşitli tarihlerde Devlet Sanatçıları Birliği genel sekreterliği, Devlet Tiyatroları Yönetim Kurulu üyeliği, Devlet Tiyatroları Vakfı başkanlığı ve Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği genel başkanlığı görevlerini, ayrıca Seslendirme Sanatçıları Birliği genel başkanlığı ve Sanat Kurumu yönetim kurulu üyeliğini sürdürdü. 9 Temmuz 2008'de Devlet Tiyatroları başrejisörlüğü'ne getirildi, 2012 yılının Mart ayında Başrejisörlük görevinden emekliye ayrıldı. 12 yıldır Başkent İletişim Bilimleri Akademisi'nde, Diksiyon, Spikerlik ve Sunuculuk, Seslendirme ve Oyunculuk eğitimleri vermektedir.

Filmografisi
Yazdığı senaryolar


  • Yaman Delikanlı 1976
  • Ben Bir Garip Keloğlanım
  • Ben Bir İnsan 2002

Kaynak:vikipedi
Hasat
Hasat
Administrator
Administrator

Erkek Mesaj Sayısı : 1077
Yaş : 35
Nerden : Kadıköy
Kayıt tarihi : 07/10/08

http://www.maviyesilforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeşilçam'ın Unutulmayanları Empty Geri: Yeşilçam'ın Unutulmayanları

Mesaj tarafından Hasat Çarş. 30 Ekim 2013, 20:50

Aliye Dilligil Rona (d. 1921, Dera, Osmanlı İmparatorluğu (Suriye) – ö. 27 Ağustos, 1996 Pendik İstanbul), Türk sinema ve tiyatro oyuncusu.
Sayısız karakter rolünde oynamış, özellikle Anadolu kadınlarını başarıyla canlandırmıştır. Beyoğlu Akşam Kız Sanat Okulu'nda okudu. 1930'ların sonlarında Kadıköy Halkevi'nde amatör olarak tiyatro oyunculuğuna başladı. Ulvi Uraz, Avni Dilligil ve Arena tiyatrolarında sahneye çıktı. İzmir Şehir Tiyatrosu'nda birlikte çalıştığı Zihni Rona ile evlendi.
Ömrünün son günlerinde Pendik'te bulunan bir huzur evinde kalıyordu. Yine bu huzur evinde yaşanan sağlık ve şiddet olayları televizyon olaylarında gündeme gelmiş ve Aliye Rona bu huzur evinde çok kötü bir halde bulunmuştur. Yine bu huzureviyle ilgili haberler sırasında son isteğinin "******'ün annesi Zübeyde Hanım'ı oynamak" olduğunu belirtmiştir. 1996 yılında vefat eden sanatçı Karacaahmet Mezarlığı'nda aile kabristanına gömüldü.
1947'de Kerim'in Çilesi filmiyle sinemaya başladı ve uzun yıllar karakter rollerinin aranan oyuncusu oldu. Sanat hayatı boyunca 204 filmde rol aldı.Sanatçı aynı zamanda usta tiyatrocu Avni Dilligil'in kızkardeşidir.

Kaynak:vikipedi


En son Hasat tarafından Çarş. 30 Ekim 2013, 20:54 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Hasat
Hasat
Administrator
Administrator

Erkek Mesaj Sayısı : 1077
Yaş : 35
Nerden : Kadıköy
Kayıt tarihi : 07/10/08

http://www.maviyesilforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeşilçam'ın Unutulmayanları Empty Geri: Yeşilçam'ın Unutulmayanları

Mesaj tarafından Hasat Çarş. 30 Ekim 2013, 20:54

Kenan Pars (Gerçek adı Kirkor Cezveciyan) (d. 10 Mart 1920, İstanbul - ö. 10 Mart 2008, İstanbul) Ermeni asıllı Türk vatandaşı tiyatro, sinema ve dizi sanatçısı, yönetmen.
Bir dönem Yeşilçam filmlerinin sert mizaçlı karakterlerini canlandırdı. Pars, Bakırköy'de yaşıyordu ve Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda kendi adını taşıyan bir Milli Piyango bayii işletiyordu.10 Mart 2008'de öldü.
Kenan Pars, oyunculuğun dışında "Oğlum", "Derdimden Anlayan Yok", "Cinayet Gecesi", "Ölüm Allah'ın Emri", "Aklın Durur" ve "Bir Ateşim Yanarım" adlı filmlerin yönetmenliğini üstlenen, ayrıca birkaç filmde yapımcılık ve senaryo yazarlığı da yaptı.
Kariyerine 1953 yılında başlayıp , 2003 senesine kadar sürdürmüştür. Sinemanın sert, kötü adamı olarak hafızalarda yer etmiştir. Pars’ın cenazesi Bakırköy Ermeni Kilisesi'nde düzenlenen törenin ardından Bakırköy Ermeni Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Kaynak:vikipedi
Hasat
Hasat
Administrator
Administrator

Erkek Mesaj Sayısı : 1077
Yaş : 35
Nerden : Kadıköy
Kayıt tarihi : 07/10/08

http://www.maviyesilforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeşilçam'ın Unutulmayanları Empty Geri: Yeşilçam'ın Unutulmayanları

Mesaj tarafından Hasat Çarş. 30 Ekim 2013, 20:57

Öztürk Serengil (d. 2 Mayıs 1930, Artvin - ö. 11 Ocak 1999, İstanbul) Türk sinema oyuncusu ve komedyen.

Yaşamı
Öğretmen Turgut Beyin oğlu olarak Artvin’de doğdu. Lise ikinci sınıftan sonra öğrenimini bırakarak geleceğin ünlü bankeri Banker Kastelli Cevher Özden ve geleceğin ünlü ressamı Cemal Akyıldız ile birlikte 1949'da İstanbul'a geldi. 1953’te Oğlum Edvard adlı oyunla sanat hayatına başladı. 1958’de Oda Tiyatrosu, 1959’da İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. 1950’li yılların başlarında Babıali’de ressamlık yaptı. 3. Kat Cinayeti filmiyle sinema oyunculuğuna başladı. İlk dönemlerde 142 filmde ‘kötü adam’ tiplemesi yapan ve daha sonra da argolu komedilerin değişmez oyuncusu haline geldi ve 300’e yakın filmde rol aldı. "Adanalı Tayfur" tiplemesi ile ün yaptı. 1966’da sinema oyunculuğunun yanı sıra sahneye de çıkarak şovmenlik yapmaya başladı.
Televizyonda "Gülünüz Güldürünüz" adlı yarışma programını hazırladı ve sundu. Bu yarışma sayesinde birçok kişi sahne ve sinema dünyasına adım attı. Çeşitli TV dizilerinde rol aldı. Politik güldürü tarzında çeşitli 45’lik plaklar yaptı. Güldürü plaklarından birisi de Timur Selçuk'un "İspanyol Meyhanesi" adlı şarkısının parodi versiyonu olan "İsmail'in Meyhanesi" idi. Ancak bu plak çıkınca araları bozuldu. Timur Selçuk, daha sonra mahkeme kararıyla bu plakları toplattı[1]. Bir de kendi yaşamının özeleştirisini yaptığı Yeşilçam'ı Benden Sorun adlı kitabı yayınlandı.
Dört kez evlendi. Ses sanatçısı Seren Serengil'in (d. 1971) babasıdır.
Beyin ödemi sebebiyle iki kez ameliyat oldu. Geçirdiği felç nedeniyle ömrünün son bir yılında yürüyemez, konuşma merkezi hasar gördüğü için de son günlerinde konuşma yeteneğini kaybetmişti. Solunum sisteminin durması sonucu 11 Ocak 1999 tarihinde İstanbul-Kozyatağı’ndaki evinde vefat etti. Öldüğünde 68 yaşındaydı. Çengelköy mezarlığına defnedilmiştir.
Serengil, hayatın çeşitli konularına özgün bakış açısı ve Türkçe’ye kazandırdığı ifade ve kelimelerle büyük tartışmalara yol açtı. Bazıları tarafından eleştirilen bu kelimeleri halk benimsemişti. Değişik, kendine has vurgulamalarıyla söylediği "yeşşe", "kelaj" gibi yeni deyişleri Türk argosuna soktu. Şen şakrak sesiyle "yeşşe" diyerek halkın gönlünde taht kurmuştu. Bunda, filmlerinde onu seslendiren eski patronu Mücap Ofluoğlu'nun da büyük katkısı vardır. Hattâ bu "yeşşe" kelimesi o kadar meşhur olmuştu ki İsmet İnönü bile bir olay karşısında kendini tutamayıp "yeşşe" deyivermişti. Bu durum onun her kesimden insana hitap eden bir sanatçı olduğunu gösteriyordu.


Kaynak:vikipedi
Hasat
Hasat
Administrator
Administrator

Erkek Mesaj Sayısı : 1077
Yaş : 35
Nerden : Kadıköy
Kayıt tarihi : 07/10/08

http://www.maviyesilforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeşilçam'ın Unutulmayanları Empty Geri: Yeşilçam'ın Unutulmayanları

Mesaj tarafından Hasat Çarş. 30 Ekim 2013, 21:02

Kadir Savun (15 Ağustos 1926, Erzincan - 10 Ekim 1995), Türk oyuncu.
Erzincan'ın İliç ilçesi Doruksaray köyünde doğdu. Sinemaya 1940'lı yıllarda başladı. 100'ün üzerinde yapımda rol aldığı Yeşilçam'ın önde gelen karakter oyuncularından birisiydi.
Mezarı Feriköy Mezarlığındadır.
Önemli filmleri


  • Kaynak:vikipedi
Hasat
Hasat
Administrator
Administrator

Erkek Mesaj Sayısı : 1077
Yaş : 35
Nerden : Kadıköy
Kayıt tarihi : 07/10/08

http://www.maviyesilforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeşilçam'ın Unutulmayanları Empty Geri: Yeşilçam'ın Unutulmayanları

Mesaj tarafından Hasat Ptsi 04 Kas. 2013, 20:45

Aydın Babaoğlu (1954 - 31 Mart 2009, Zonguldak), Türk oyuncu. Rüştü Asyalı'nın oynadığı 'Keloğlan' filmlerinde ona yol arkadaşlığı yapan 'Bicirik' karakterini canlandırdı. Son olarak 1986 yılında çekilen TRT yapımı Duvardaki Kan adlı dizide rol aldı. Erdemir'de çalışıp emekliye ayrılmış daha sonra, el işi yaparak zamanını geçirmiştir. Annesini kaybettikten sonra Zonguldak'ta bulunan yeğeninin yanına yerleşen oyuncu, 31 Mart 2009 tarihinde burada yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle vefat etti. Oyuncu ölmeden vefasızlıktan ve aranmamaktan şikayetçi olmuştu. Mezarı Zonguldak 'ta bulunmaktadır.


Kaynak:Vikipedi
Hasat
Hasat
Administrator
Administrator

Erkek Mesaj Sayısı : 1077
Yaş : 35
Nerden : Kadıköy
Kayıt tarihi : 07/10/08

http://www.maviyesilforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz